Kendi rejiminize güveni sarsmak kime yarıyor?

Tapulu mülkünü görmeye gelen Rum yurttaşların tutuklanması, siyasi beceriksizlikle güvenlikçi paranoyanın birleşip halkların barış umudunu nasıl örselediğini bir kez daha gösterdi. Oysa suçsuz insanları tutuklayıp ajan diye yaftalamak en çok kendi rejiminize olan güveni sarsar. Üstelik ayrılan her BM diplomatının sözünü ettiği karşılıklı güven eksikliğini de derinleştirir, çözümü daha da uzaklaştırır, adanın bölünmüşlüğünü kalıcılaştırır.

Unutmayalım; Kuzey Kıbrıs’ın elinde uluslararası toplumun kabul ettiği tek bir mekanizma var: Mal Tazmin Komisyonu. Rumların bu komisyona başvurmasını teşvik etmek, elimizdeki tek diplomatik kozun itibarını korumak gerekirken, başvuru yapmış kişileri tutuklayarak komisyonu itibarsızlaştırmak hangi mantığa sığar? O zaman kime ne anlatacağız? Hangi çözüm masasını kuracağız?

Ve işin en vahimi, tüm bu olanlar yaklaşan seçimlerin gölgesinde yaşanıyor. Acaba kendi döneminde tek bir geçiş kapısı açamamış olan Tatar, şimdi de dolaşım hakkını yok sayarak 23 Nisan 2003 öncesine dönmeye mi çalışıyor? Halkı “millici” ve “gayri millici” diye kutuplaştırarak seçim kazanacağını mı sanıyor?

Ama bu halk artık bu oyunlara gelmeyecek. Bu küçük adanın daha fazla bölünmeye tahammülü yok. Ne içeride kutuplaşmaya, ne dışarıda düşmanlaşmaya. Kıbrıs Türk halkı artık barıştan yana bir siyaset istiyor. Yumuşak güçle, diplomasiyle, güven tesis ederek yol alacak bir liderlik bekliyor. Çünkü gerçek millilik, halkın iradesini tanımakla, hukukun üstünlüğünü savunmakla, bölerek değil birleştirerek yönetmekle mümkündür.

Tatar’ın seçim sathına girerken giderek daha marjinal bir çizgiye çekilmesi tesadüf değil. Bu durum, siyaseten yalnızlaştığının ve yolun sonuna geldiğinin de göstergesi. Kukla oynatıcıları da durumun farkında elbette.

Umarız Tatar, akıl hocaları ve pirili arkadaşları halkımızın kazanımlarına giderayak daha fazla zarar vermezler.

Şimdi yapılması gereken, halkın iradesini bölmeden, toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak ve uluslararası hukuk zeminini kaybetmeden barışçı bir geleceği kurabilecek bir liderliği inşa etmektir. Çünkü bu memleketin gerçek sahibi, bölünmeden usananlardır.